20 Mart 2012 Salı

Soru

Gök bilir. Masmavi açar sardunyalarım. Metazori. Pespembe olur gökyüzünde güneş.
Güneş bilir. Tozpembe kızarır gökyüzü bu yüzden. Tasını tarağını toplayıp dağılır bütün kış güneşleri. Yalancı yağmurları yağar göğün, sözüm ona zemherinin habercisi.
Yağmur bilir. Sağanak patladığında sonsuza damlarım, damladımmı. Damladım mı? Damladım. Göğün son damlasıydım. Arsızdım. Umarsızdım.    

Yer bilir. Kendi damlalarımdan ıslandım. Uçurtma şenliklerinde o devasa uçurtma bendim. O bütün çocukların kendi uçurtmalarının ipini bırakıp, hayretle ve hayranlıkla gösterdikleri, o upuzun kuyruklu olan bendim.
Rüzgar bilir. Sığınmıştım rüzgarın güçlü kanatlarına. Yağmura ilenmiştim. Büyük bir depremin habercisi gibiydim. Büyüklüğüm ölçülemez değildi ki. Sekiz nokta Dokuz. Ölçülebilir bir uğultuyla düştüm. Düştüm. Mutlu çocukların yüzlerinde o anlamsız, o şımarık gülüştüm. Bir küçük çocuğu kabus görmekten kurtardım. Kabusunu tatlı bir düşe dönüştürdüm.
Düş bilir. Oysa ki, kabuslarla çevrilidir ömrüm ve ben o ömürden nakışı gümüşten elbiseler dikerim. Ben terzi değilim ama ellerim, usta bir terzinin elleridir.
El bilir. El ayak çekilince kentin üstüne büyük bir yorgunluk çöker. Benim ağırlığım çöker kentin üstüne.
Kent bilir. Kuru bir kaldırım arar gözlerim. Islatmadığım, damlayamadığım kaldırımlarda yorgunluk gidermek isterim. Dostun bilmediğini el bilir. Gecenin o saatinde el avuç açar bir dilenci. Az ötede koca kafalı bir kedi kendinden kat be kat büyük çöp bidonunu devirir.
Gürültü bilir. Ben konuştum mu, susar gökyüzü. Susamış dudaklara su olmaya öykünen ben, damlayamadığım kaldırımlarda yorgunluğumu gidermeye çalışan ben, gideremem gökyüzünün susuzluğunu. Konuşmam bu yüzden. Susamasın diye gökyüzü.
Su bilir. Yağmurun bende birikip, sonra bana dönüştüğünü. Yani suya. Yani benim sende birikip, sana dönüştüğümü. Yani bana. Yani senin bende birikip, bana dönüştüğünü. -Sen bilir misin?-
Ben bilirim. Bilmediğim bir anda öleceğimi. Adını hiç bilmediğim ve bilmeyeceğim yetim bir çocuğun düşlerine gömüleceğimi.
Gömüt bilir. İçinde ben olmayacağımı. Envai çeşit oyuncağa dönüşeceğimi.
Çocuk bilir. Bilir de sorar yine de. Bilir ellerimi ardıma neden gizlediğimi. Oysa ki, her çocuk için baba, en sağlam, en kırılmaz oyuncaktır. Sorar yine de...

"Baba! Bana oyuncak aldın mı?"

Oyuncak bilir. Bir çocuğun kendisinden ne zaman sıkılacağını. Bilir bir oyuncak, bozulma ve kırılma anının gelip gelmediğini. Bilir. Hangi duvara fırlatılıp kaç parçaya ayrılacağını. Hangi çocukla paylaşılıp hangi çocukla paylaşılmayacağını.

Asla kırılmaz bir oyuncaktan, her an kırılıp parçalanabilir oyuncak istediğini; büyüyüp, duygusal zekası iyice geliştiğinde anlar çocuk.

Peki. Bir çocuk ne zaman büyür, sanırsınız?

Naci ELMALI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder